Perşembe, Aralık 06, 2012

iç dökümü.

saatlerce aynı şarkıyı dinlemem o şarkıyı sevdiğim anlamına gelmiyor mesela. bazen, sırf o şarkıda geçen ufacık bir kelime bile o şarkıyı ısrarla dinlememi sağlıyor. böyle eroin gibi, bir çukura düşünce bir kez çıkamıyor insan. aşkta öyle zaten. eğer bir kere aşkın o acıyla karışık mutluluğunu tadınca insan asla vazgeçmiyor sevmekten. aşkın acısına aşık olmaya başlıyor zamanla. aşkın verdiği o tatlı ama can yakan hissinin tadını aldığında hep son bir şans veriyor kendine. sonunu bile bile tekrardan itiyor kendini o karanlık çukura. ve hep poposu acıyan taraf yine o oluyor, karşısında ki değil. bazen düşünüyorum. ben seviyorum, sen seviyorsun, o seviyor. hepimiz seviyoruz ve yazıyoruz birilerine. peki yazılarımızın kahramanı olan kişiler? bizi sevmeyip başka birini seviyor ve işler altından kalkılamayacak bir hale geliyor. kimisi benim gibi farkına varıp uzak duruyor aşktan. kimisi ısrarla devam ediyor. ama hep canı yanan biz oluyoruz. hayat ne tuhaf dimi. karmaşık sayılar gibi. keşke bir matematik problemi olsaydı ve onun çözümünde hayat bize tüm güzellikleri sunsaydı. ben profesör olurdum kesin. ya sen?

Hiç yorum yok: